İYİ Partili Öztürk’ten iktidara ‘Kan ihalesi’ tepkisi!

Gelir İdaresi Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçelerinin belirlendiği oturumda söz alan Öztürk, 2015 yılında Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Kızılay arasında imzalanan ‘Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretilmesi Projesi’ protokolünü işaret etti.

“KULLANILMAYAN KANLAR HAMMADDE OLACAKTI”

Protokol kapsamında Kızılay tarafından toplanan fakat kullanılmayan kanların ham madde olarak değerlendirilerek, sağlık alanındaki kan ürünleri ithalinin önüne geçilmesinin planlandığını söyleyen Öztürk, şöyle konuştu:

“Sizde kan ürünleri millileşecekti. 18 firma projeye talip oldu. Kriterlerin belirlenmesinden sonra şartlar değiştirildi sayı 2’ye düşürüldü. İhaleyi bu ihale şartnamesinde 5 yıllık üretim deneyimi istenmesine rağmen bu sektörde hiçbir yatırımı olmayan bir firmaya verildi.

Firma SGK ile 12 yıllık sözleşmeyi 2017’de, Kızılay’la olan sözleşmeyi ise 2018 yılında imzalandı. Ancak ihaleyi alan firmanın bırakın fabrikayı Türkiye’de laboratuarı bile yok. Fakat Almanya’da kan ürünleri ithalatı yapan ortağı var. Yandaş firma, ortağı aracılığıyla Kızılay’dan toplanan plazmaları yurt dışına deneme üretimi ve test için gönderdi.”

“İHALENİN KENDİSİ DE SIKINTILI”

İhale sürecini sıkıntılı olarak nitelendiren Öztürk, şöyle konuştu:

“İhalenin kime verildiği, nasıl verildiği tabii ki kamu yararı adına bir sıkıntı. Ancak asıl sıkıntı kanımızın, DNA verilerimizin, genetik kodlarımızın bir yandaşı ihya etmek adına yurtdışına çıkarılması.

Bu iktidarda işini yapmaya çalışan, alınlarından öpülecek müfettişlerimiz var. Bu durumu tespit edip uyarıyorlar. Toplanacak plazmanın yanı sıra tam kan test tüplerinin de yurtdışı firmasına gönderildiği belirleniyor.”

“BİYOGÜVENİK VERİLERİ YABANCILARA VERİLDİ”

Vatandaşa ait genetik ve biyogüvenlik verilerinin zahmetsizce yabancı ülkelerin bilgisine sunulduğunu ifade eden Öztürk, şöyle devam etti:

“25 milyon ünite kanın yurtdışına çıkarılması, Anadolu’daki insanımızın DNA profilini çıkarmak için fazlasıyla yeterlidir.  Genetik haritalarımızın yabancı ülke kurum ve kuruluşlarının eline geçmesi, bize ait ve yaşamsal önemi olan biyolojik verilerin ifşa edilmesinde nasıl bir kamu yararı vardır?

Yeni dünya düzeninde saldırı, savunma, korunma ve savaş stratejileri değişmiştir. Böyle bir durumda genetik verilerimizin, biyolojik verilerimizin bizim dışımızdaki ülkelere açık hale getirilip ifşa edilmesi hangi akla sığar? Siz bu konuda hiç mi endişe taşımıyorsunuz?”

“FETÖ NE YAPTIYSA ONU YAPIYORSUNUZ”

Ankara’da Adasel Vakfı adı ile çalışan FETÖ’cü Tuncay Delibaş’ın çalıştırdığı genetik ve kök hücre merkezini hatırlatan Öztürk, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“O tarihlerde kamu hastanelerinin laboratuar işletmeleri bu adamın elindeydi. Sadece adını temiz olan bir isme değiştirdiniz. İşlev aynı, FETÖ ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyorsunuz.

FETÖ’nün bu kuruluşunun, vatandaşlarımızın kanlarından DNA dizi analizi, doku uyumluluk testleri ve benzeri kişisel ve tüm toplumun ortak hayatiyetine matuf biyolojik verileri topladığını biliyoruz.

15 Temmuz darbe girişimi öncesinde bu merkezde toplanan verilerin herhangi bir haber alma teşkilatına ya da herhangi bir ülkenin misyonuna gönderilip, gönderilmediği konusu araştırılmış mıdır?

Ülke savunması sadece bütçeye savunma harcamalarına ayrılan ödeneği arttırmakla yapılmaz. Savunma, açık saldırılara karşı önlem almayı da gerektirir. Türk Milleti’nin kanını bile ihaleye çıkardınız. Bunu ne tarih, ne Türk Milleti unutacaktır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir