Futbol, bana hayatın o devir yaşadığımdan daha fazlası olduğunu gösterdi.” bu kelamlar, Afrika Tanzanya’da bir periyot sokaklarda hata makinesi olan Sadock James’e ilişkin. Sadock’un hayatı dramlarla örülü. Al Jazzeera’ya konuşan Tanzanyalı, babasının çok güçlü olduğunu lakin bir gün habersizce konutu terk etmesi sonucu hayatının doruktan tırnağa değiştiğini belirtiyor. Babasının kendilerini terk etmesinin akabinde annesinin konutun geçim yükünü sırtlandığını lakin yakaladığı hastalık sonucu kendisinin de konuta ekmek getirmek için sokaklarda iş arayışına girdiğini belirtiyor. Ve o günden sonra Sadock John hayatın karanlık yüzüyle karşılaşıyor.
Sokaklarda geçen çocukluk
6 erkek çocuk içinde beşinci olan Sadock, sokaklarda geçirdiği günleri “çok zordu” diye hatırlıyor. Çetelerin hakim olduğu Mwanza’nın sokaklarında yaşamak için çalmak dahil her şeyi yapmak zorundaydınız diyerek, hikayesinin acı dolu periyotlarını yine yaşıyor. Sokaklarda çocuk olmanın fiziki acıdan güçlü olduğu kadar zihinsel olarak da bir hapishanede yaşamak manasına geldiğini belirten Tanzanyalı, “Hayata tutunmak, yiyecek ve barınacak yer bulmak zorundasınız ve tüm bunları yaparken kendi başınasınız; kimseye güvenemezsiniz, herkes sizin düşmanınız olabilir” kelamlarıyla yaşadığı zorluğa dikkat çekiyor.
Dönüm noktası Dünya Kupası
Çocuk yaşta çeteler için hırsızlık yaparak günleri geçen Sadock James’in hayatı, sokak köşelerinde oynadığı futbolla değişiyor. 2010 yılında, ülkesinin Sokak Çocukları Dünya Kupası takımına seçilmesiyle hayatı değişiyor. Aileden futbol genlerini taşıyan Sadock James, takıma çağırıldığı o gün hayat madalyonunun başka yüzüyle tanıştığını belirtiyor. Katıldığı dünya kupası öncesi, Tanzanya dışında da sokak çocukları olduğunu bilmediğini belirten Sadock, güçlü ülkelerden dahi katılan akranlarını görünce kendisi için milat olacak birinci dersi aldığını söylüyor.
Dünya Kupasından dönmesiyle birlikte hayatını değiştirmek için adımlar attığını, futbol sayesinde artık ülkesinde bir rol model haline geldiğini belirten Sadock James, artık bir sokak çocuğu değildim, diğer aileler, çocuklarıyla arkadaş olmam ve deneyimlerimi paylaşmam için sıraya girmeye başlamıştı, diye yaşadığı değişimi hatırlıyor.
Şimdi kendi işinin sahibi
Futbolun kendisi için açtığı yeni hayatın kapısından giren Tanzanyalı James günümüzde sahip olduğu mahallî giysi markasıyla kentinin ünlü işadamlarından biri. Ayrıyeten yakın bir arkadaşının kurduğu Futbol akademisinin masraflarını karşılarken ayrıyeten çocuklara istekli antrenörlük yapıyor. Bir periyotlar olduğum yerden artık bulunduğum noktaya koca bir adım attım, diye özetleyen Sadock John, bize bir sefer daha “Futbolun asla yalnızca futbol olmadığını” gösteriyor.
Ay’ın kutuplarını göktaşları değiştirdi
Türünün son örneği
Çinli bilim adamları, global arenada ülkelerinin “Kurt savaşçı diplomasisi” diye bilinen teşebbüslerine nazire yaparcasına Kuzey Çin bölgesinde 10 ay evvel hayatını kaybeden 16 yaşındaki Kutup Kurdundan aldıkları örnekten klon teknolojisiyle yavru üretmeyi başardılar. Chinese Science’in haberine nazaran, Beagle çeşidi bir köpeği taşıyıcı olarak kullanan Pekin merkezli Sinogene Bioteknoloji enstitüsü uzmanları, Dünyada çeşidinin birinci örneği bir Kutup Kurdunu klonladıklarını duyurdu. Doğumundan yüz gün sonra birinci fotoğrafları servis edilen “Maya” isimli kurt yavrusuna yakın vakitte bir kardeşin daha ekleneceği belirtildi. Çinli bilim insanları gelişmenin, dünya üzerinde soyu tükenme noktasında olan hayvan tiplerinin korunmasında değerli rol oynayacağını belirtiyor.
Kişi başına 2,5 milyon karınca
Kötü haberin peşinde koşuyoruz!
Son yıllarda dünyamız için “güzel habere” hasret kaldık. Geçenlerde bir arkadaşım, Kıyıda Köşede Dünya ile ilgili yorumunda ”Hiç mi hoş haber yok” diye sordu. Yanıtı sahiden sıkıntı bir soruydu. Tahminen bu hafta sayfamızdaki manşet haberimiz, bir nebze bu soruya karşılık olabilir. Her neyse, hoş haber bulmak güç ancak “kötü haber” tüketimi de son yıllarda epey artmış durumda. Hatta İngilizcede buna “Doomscrolling” deniyor. Türkçeleştirirsek bir nevi ”Felaket takipçiliği” diyebiliriz. Evet, internetin hayatımıza akıllı telefonlar ile girmesi sonucu “meşhur parmak hareketiyle” insanların haber mecralarında kaza, cinayet, felaket, savaş, hastalık, salgın üzere haberler ortasında geçişler yaptığı ve bunun bir bağımlılığa dönüştüğü biliniyor.
Bağımlılık yapıyor!
Guardian gazetesinde yayımlanan bir habere nazaran bu “bağımlılık” beraberinde zihni ve fizikî sıhhat sorunlara sebep olabiliyor. Bin 100 kişi üzerinde yapılan çalışmaya nazaran “aşırı kötü” haber tüketen şahısların yüzde 16,5’inde gerilim seviyesinde çok yükselme, anksiyete ve sıhhat sorunlarının oluştuğu tespit edildi. Kıssadan pay, internette makûs haberden kaçmak kolay değil fakat hiç olmazsa bildirimleri kapatın; inanın dünyanın sonu olmayacak!
Mumyalara özel peynir!
Sizde bilirsiniz birtakım peynirler, bilhassa toprak altında tutularak tabiatın kendilerine sağladığı has aromayla beğenilirler. Mısırlı arkeologlar son keşifleriyle bu çeşit peynirlerin en yaşlısını gün ışığına çıkardı.
Mısır gazetesi Natonal News’in haberine nazaran Mısırlı arkeologlar M.Ö. 664-525 yıllarına dayanan 2600 yıldan eski beyaz peynir bloklarını ortaya çıkardı. Haberde, Mısır Eski Eserler Bakanlığı’nın, Demotik yazı ile süslenmiş peyniri içeren birkaç kil kalıp bulunduğu belirtildi. Bulunan peynirlerin fotoğrafına bakınca insan kendini “Tam da mumyaların damağına hitap ediyorlar” demekten alıkoyamıyor.